Türk-İslâm Milliyetçisi rahmetli Seyyid Ahmet Arvasi diyor ki, "Milliyetçilik barut gibidir..." ve yaklaşık 34 yıl önce, 1990 yılında yurt dışı odaklı kaşınmaya başlayan Kürt problemi için de "Yara henüz lokaldir, geniş halk tabakalarına mal olmamıştır" uyarısı yapıyor... Peki bugün gelinen noktada ders alabilmiş miyiz?
Selahaddin Koyuncu / Harb-i Strateji
"Milliyetçilik duygularının tipik bir özelliği vardır. Tehlikeyle karşılaşmadıkça, kendini fazla hissettirmez. Milliyetçilik duygusu tehlike olmadığı zamanlarda "Kovandaki barut kadar" sessiz ve uysaldır. Fakat ona ateşle veya darbeyle yaklaştınız mı size mahiyetini ve kudretini gösterir...
Bugün ülkemizde karşılaştığımız 'Kürtçülük Problemi' böylece doğmuş bulunmaktadır. Yara henüz lokaldir. Geniş halk tabakalarına mal olmamıştır. Daha çok, güya 'tahsil' yaptırdığımız ve milli eğitimden geçirdiğimiz' küçük bir zümrenin tahrikleri biçimindedir. Doğu Anadolu'da yaşan kardeşlerimiz hem müslüman hem de özbe öz oğuz çocuklarıdır. Kürtlerin bir Türk boyu olduğu ilmi olarak ispatlanmıştır."
"Türk-İslâm ülkücüsü, Türk milliyetçisi olarak, milletin sosyal, kültürel, ekonomik ve politik açıdan güçlenmesini, bütünleşmesini, gelişmesini, bütünleşmesini, gelişmesini ve yücelmesini temin için kadrolaşır ve teşkilatlanır. Oysa o, devletini de, milletini de bayrağını da Allah için sever ve yüceltir. Türk-İslâm Ülkücüsü milletini mutlu kılmak için savaşır."
"Hürriyet, Allah'tan gayrısına kul olmamak, İslam'ın hürriyet tarifini özetler."
"Her millet milliyetçidir ve milliyetçi kadrolarla ve programlarla yönetilmelidir. Milli şuurdan yoksun kadrolara, milleti teslim etmek ihanettir. Devlet adamının vazgeçilmez özelliği, milliyetçi olmasıdır."
"Komünist militanların önünde öfkelendikleri tetik kelimeler vardır. Bir komünist, Allah, vatan, millet, mülkiyet gibi kavramlar karşısında köpürür, 'bozkurt' kavramı karşısında adeta kudurur."
"İslam'da dirilmek... Şimdi Türk-İslâm Ülkücüleri'nin sloganı budur. Her millet 'kendi milli şahsiyetini' koruyarak İslâm'da dirilmeye talip olabilir. Çünkü İslâm milletleri, kavimleri ve ırkları 'ictimai vakıa' olarak kabul ettikten sonra, onu 'kelime-i şehadetin' aydınlığında gelişmeye ve yaşamaya tabi tutarak her türlü 'küfürden ve batıldan' arındırarak yüceltir."
Bu cümleler, Türk-İslâm ülküsünün en büyük isimlerinden Kürt asıllı Türk milliyetçisi toplumbilimci, pedagog ve yazar Seyyid Ahmed Arvasi'nin Bizim Ocak Dergisi'nin Ocak 1990’da yayınlanan 70’inci sayısından...
Bugün, Amerika, Batı, Suriye ve İran desteğiyle adetâ 'Düşmanımın düşmanı dostumdur' mantığıyla büyütülen, devlet kurmaktan bahsedip kendi kendine seçim kararı alan bir bölücü terör örgütü yapılanması, 30 yıldır ekonomimizi, milli servetimizi, geleceğimizi çalan kocaman bir kangren. Ne kesilip atılabiliyor, ne kesildikçe bitiyor, ne de beslenmesi engellenebiliyor... Bu, coğrafyamızın kaderi, geçmiş hükümetlerin yanlış politikası veya târihin zamana göre yargılanması gerekliliği...
Milliyetçilik, kadrolar, inanç konusundaki mesajlar için de gerekenin yapılıp yapılmadığı ortada... Ama öncelikli konumuz, hepimizin tartıştırmadığı dâhi milliyetçiliğimiz...
Mısır'da darbeye giden yol, Yemen'de istikrarsızlık, Libya ve Irak'ta milyonlarca insanın canına, malına mal olan süreçler nasıl başladı? Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkan sürecin başında milliyetçilik yok muydu?
Balkanlar da dış güçlerin de bölgede uyguladıkları politikaların etkisiyle yüzyıllarca beraber yaşayan komşu halkların birbirlerine karşı uyguladıkları vahşetin ve savaşın temeli Milliyetçilik akımları değil miydi?
Mazzini'nin “Her millete bir devlet” sözü bu ateşin kaynaklarından biri değil midir?
Osmanlı'yı 600 yıl 3 kıtâda bir arada tutan sır neydi? Arapları, Yunanlıları, Boşnakları, Ermenileri, Süryanileri, Yahudileri, Makedonları, Rumları, Karadağlıları, Sırpları, Türkleri 'Osmanlı Tebası' olarak tutan sihir veya gizem ne olabilir?
Bugün Amerika'da Nüfus Bürosu tarafından resmî olarak tanınan Beyaz, Kızılderili ya da Alaska yerlisi, Siyahi ya da Afrikalı, Hawai yerlisi ya da Pasifik yerlisi ya da İki ile daha fazla ırktan olan insanlar resmi tanımıyla Hispanik, Alman, Afro-Amerikan, İrlandalılar ve İskoçlar (Kelt), İngilizler, Fransızlar, Polonyalılar,Hintler, Koreliler, Japonlar, Vietnamlılar gibi onlarca ırk ve etnisiteyi bir arada yaşatan güç nedir?
Belki kısaca şu bilgiler faydalı olabilir:
"Ekim 2021: ABD'de 2015'te siyahilere ait bir kilisede beyaz ırkçı bir saldırganın katliam yaptığı, 9 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyla ilgili dava sonuçlandı. Mağdur yakınları ile olaydan sağ kurtulanlara toplam 88 milyon dolar ödeme yapılacak.
Ağustos 2022: ABD'deki ırkçılık davasında beyaz milliyetçilere 25 milyon dolarlık tazminat cezası.
2023: Birleşmiş Milletler (BM) Çağdaş Irkçılıkla Mücadele Özel Raportörü Ashwini K.P.: "ABD, ırkçılığa ve ırk ayrımcılığına karşı mücadelede kritik bir dönemeçte."
'Nefes alamıyorum!'
Amerikalı siyahi George Floyd'un polis tarafından öldürülmesi ardından protestolarda yankılanan tek cümleyi ve olayları hatırlayan var mı?
Peki Kayseri'de bir grubun öncülüğünde devlet hiyerarşisine meydan okuma derecesine getirilen, provokasyon, manipülasyon, kişi ve toplum malına zarar verecek kadar gözleri karartan olaylar? Bunu nereye koymalıyız?
Türklük mü? Müslümanlık mı? İnsanlık mı?
Ekonomik bahaneler insanların malına canına kast etmek için geçerli mi ?
Anarşinin hiyerarşinin yerini alması, devlet düzeninin yıkılmasını tetikte bekleyenler için bahane üretmek için geçerli bir sebep mi?
Olayın sebebini konuşmak yersiz, zaten gerçek cezaların uygulanması halinde cesaret edilesi değil. Cesaret edene de gereği neyse en ağır şekilde zaten uygulanmalı.
Evet, millet ekonomik krizin de etkisiyle artık patlama noktasına gelmiştir. Şartlar herkes için oldukça zor ve alınan tedbirlerin yansımaları için sabır gerekli. Özellikle 'tasarruf' kelimesini hâfızasından silmiş bir kitlenin yanı sıra gerçekten aldığı maaşı yetmeyen, yetmesi mümkün olmayan bir kesim de az değil. Ve burada 'aç insanın davası ve aklı olmaz' gibi tehlikeli bir provokasyon ve manipülasyon malzemesi de maalesef ensemizde...
Kimsenin pandemi öncesinde 200 Milyar Avro'dan daha fazla bütçe fazlası olan Almanya'nın bugün 40 Milyar Avro bütçe açığı yüzünden hükümetin nasıl zor durumda olduğundan haberi yok...
Olsa da umurunda değil...
Emekli canından bezgin, esnaf dertli, devlet ve hükümet tüm kudretiyle ekonomik problemlerden arınmak için gayretli...
Fakat sokakta kimse şu an ekonomiye dair bahane duymak istemiyor, sonuç görmek için aceleci... 'Z Kuşağı' ve 'Alfa Kuşağı' olarak geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizin maalesef bir bölümü ne geçmişe dair doğru düzgün bilgi sahibi, ne de geleceğe dair vizyondan...
Mesele gerçekten şu...
Bir insanın dini korkusu, Allah korkusu yoksa, ahlaki normu yoksa, bir insanın suç işleyince karşısında gerçekten çekineceği bir kural, kaide, yaptırım etkisiz kalıyorsa ne yapmalı? Çözüm ne?
Problemi kaynağından kurutmalı!
Böylece problemden beslenenlerin kaynakları da kurumuş olmalı...
Kanunla desteklenmeli ama artık gerçekten bu milletin özüne dönüşü için ciddi mesâi harcamalı...
Bugün 'Türk Devletleri Teşkilatı' ile Türkleri İslam ve Türk özünde birleştirmeye çalışan devlet âklı ile ateşe körük taşıyanlara karşı cesaret veren devlet aynı devlet âklı mı?
Dış politikada baş döndürücü bir diplomasi trafiğiyle ülkenin konumunu ve etki alanını artırmak için çalışmalar yapanlarla iç politikadaki süreci yöneten aynı ekip mi?
Seyyid Ahmed Arvasi hocanın 34 yıl önceki uyarısı bugün için yine geçerli:
"Milliyetçilik duygularının tipik bir özelliği vardır. Tehlikeyle karşılaşmadıkça, kendini fazla hissettirmez. Milliyetçilik duygusu tehlike olmadığı zamanlarda "Kovandaki barut kadar" sessiz ve uysaldır. Fakat ona ateşle veya darbeyle yaklaştınız mı size mahiyetini ve kudretini gösterir..."
Bu ateş tarihte nice devletleri yok etti, esir etti...
İdari kadrolarımızın gerçekten öncelikli konuları belirlemesi, yalanların gerçeklerden daha çok karşılık bulduğu ve daha da uzun sürmesi beklenen dönem için acil eylem planlarını harekete geçirmesi şart...
Bugün 25 yaşındaki gence 'Recep Tayyip Erdoğan' veya 'Ak Parti' dediğinizde, "Ben Recep Tayyip Erdoğan ile büyüdüm. Öncesini bilmiyorum, bilmediğim için de bugüne bakarım, büyüdüğüm dönemi mukayese ederim" diyen birine ne anlatabilirsiniz?
Yakın geçmişi mukayese etmekle uğraşmayıp günlük, anlık yaşayanlara hangi uzun vadeli stratejinizi, yaptıklarınızın geleceğe yatırım olduğunu izâh edebilirsiniz?
Recep Tayyip Erdoğan'ın FETÖ'ye ithafen yaptığı 'tam bir metastaz' yapmış ifadesi, şu an Türkiye Cumhuriyeti'nde sadece kanser değil, kanser illeti kadar bela bir çok alanda devam ediyor...
Bazı şeyler kangrene dönüşüp, uzuv kesmeye sıra gelmeden 'erken teşhis' ve 'tedavi' zamanı geç olmadan başlamalı...
Meselâ, milliyetçilik nedir?
Bizim yaptığımız röportajlara aşağıdaki linkten bir göz atabilirsiniz...
Kimine göre TC yazmak, kimine göre bayrak, Müslümanlık, Türklük.
Ortak görüş şu: "Vatanı sevmek, ülkenin çıkarlarını korumak, emanet edilen vatana sahip çıkmak, ülkeyi savunmak..."
Evet herkes ortak noktada 'laf' ile buluşuyor da, icraat?
Kayseri'de yaşananlara bir de bu pencereden bakmalı...