Bayram Kılınçer / Harb-i Strateji
Kurban Bayramı’nı eda ettik çok şükür… Ama bulunduğumuz coğrafya, bize bayram sevincimizin de her an kursağımızda kalabileceğini bir kez daha hatırlattı.
Vatandaşın öncelikli derdi geçim, zaten yakınlarda seçim olmayınca pek hatırlayanı da yok.
Her gelişmenin ucunun vatandaşa dokunduğu gerçeğinden hareketle kısaca hâfızalarımızı tazeleyelim, 9 gün tatilde neler oldu?
“Yurdumuzda bizim ekmeğimizi yeyip, vatanımıza göz diken hain onun bunun çocukları ormanlarımızı yakıp üzerinden şov yapmaya devam ediyor, elbette biz de bunların siyasi temsilcilerini mecliste beslemeye devam ediyoruz. Bunların olmayan derdi hepimizi germeye devam ediyor…
İsrail Gazze’de dünyayla oyun oynamaya devam etti, sadece bayram süresince ölümlerin sayısı binlerle, yaralıların sayısı on binlerle ifade ediliyor… Dahası yetmedi, Lübnan ile de savaşı bölgeye yayma kararlılığında patavatsızlığını sürdürüyor.
Ölümcül Dang Humması ve Japonya’da insan öldüren bakteri hızla yayılıyor, yani birileri hem doğal kaynakların hem insanların kökünü kurutmanın peşinde yorulmadan usanmadan gayrete devam ediyor..
Barcelona ev kirası ve konut krizini çözmek için günü birlik ev kiralama hizmetlerini, turistlere ev kiralamayı yasaklıyor…
Amerika Güney Kore’ye uçak gemileri gönderirken, Çin Tayvan’a yönelik tehditlerini artırdı, Rusya ise Kuzey Kore safında olduğunu açıkça ilan etti.
Sözde topraklarında sınır problemi olan ülkeleri Avrupa Birliği’ne (AB) almayan ve bu kuralını Güney Kıbrıs’ı alarak çiğneyen AB, şimdi aynısını Ukrayna için yaparak üyelik görüşmelerine başladığını duyurdu. Ötesi, Avrupa Birliği artık Rusya ile arasını net açarak yeni yaptırım paketlerinin yolda olduğunu duyurdu. Putin, Vietnam ve Kuzey Kore’ye resmi gezilerde bulunarak olası Dünya Savaşı senaryolarında safların netleşmesi için çalışmalarını yoğunlaştırdı.
Tacikistan, İslam düşmanlığının yeni merkezi oldu, dini bayramlar ve türban yasaklandı.
Avrupa ise iyiden iyiye dünya savaşı söylemlerini dillendiriyor. Çeşitli liderler en geç birkaç sene içerisinde Avrupa’nın da içinde olacağı bir savaşın patlak verebileceği yönünde açıklamalara yer veriyor.”
Elbette gelişmeler bunlardan ibaret değil..
Biz strateji, jeopolitik ve enerji-doğal kaynaklar özelinde vatandaşımızı da direk ilgilendireceklerden bazılarını seçebildik. Yani dünyanın tansiyonu aslında baya yüksek...
Ve kimsenin de kalpten mi, böbrekten mi bu tansiyonun sebebi, anjiyo yapalım, böbreğe stent takalım, balon ile açalım gibi bir derdi de yok...
Tüm bu gelişmelere bir de son Avrupa seçimlerinde aşırı sağcıların yükselişini, Suriyeli mülteciler üzerinden oluşturulan ‘nefret’ ve zaten mevcut olan ‘İslamfobi’ kavramını ekleyince görüntünün pek iç acıcı olmadığı daha anlaşılır hale gelebilir.
Yani iki kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu dünya düzenine geçiş süreci baya sancılı olacağa benzer. Libya'da ve Suriye'de 3, Irak'ta 2 veya 3, Yemen, Fas, Tunus ve Cezayer Bölgesi'nde 2'şer devlet bölme hesabı yapanların insanlığa baya bir bedel ödetmesi an meselesi.
Balkanlar bile kıpır kıpır eğer ordumuz orada bulunmasa...
Sözün özünü uzatmadan söyleyeceğim; devletsiz kalmayalım!
En kötü devlet devletsizlikten iyidir. Suriye’ye, Afganistan’a, Yemen’e, Ukrayna’ya bakınca devlet kavramının ne olduğunu yeniden düşünmek gerekiyor. Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın "Hamas sadece kendi topraklarını savunmuyor. Aynı zamanda arz-ı mevud hezeyanına karşı Anadolu'yu savunuyor" cümlesi önemlidir. Özellikle bölgedeki PKK denen mayın eşeği oluşumuna karşı verilen desteklerin de neredeyse resmi bir dille kaynaklarından birine dair verilen direk mesajlardan biridir!
Mesaj tarihidir; devletin ilk defa yılan hikayesi gibi görülen bu sinsi duruşa karşı bir devlet başkanı ile verdiği ilk mesajdır!!!
Yıllar önce rahmetli Gazeteci-Yazar ve Şair Sefa Koyuncu tarafından yazılmış şu satırlar bugünlerde devlet kavramının önemine dikkat çekecektir:
"Devlet düzeni hiyerarşi ile korunur. Hiyerarşinin zıddı ise anarşidir. Anarşi, devlet ve kanun hakimiyetini yıktığı zaman, devlet yok olmuş demektir. Tarih, bunun acı misalleriyle doludur."
"Bugün Ortadoğu'da Orta ve Güney Amerika'da, Asya ve Uzakdoğu'da devlet olabilme mücadelesi veren ve bu ideâl uğruna kan ve can feda etmekten çekinmeyen insanların mücadelesine bakarak devlet olmanın, devlet kalabilmenin kıymetini bilmeliyiz. Devlet müessesesini muhafaza edemeyen nice milletler, tarih sahnesinden çekilmeye, dünya haritasından silinmeye mahkum olmuşlardır."
"Allah devlete zevâl vermesin" diye dua eden ecdadımız, devlet otoritesinin sarsıldığı, dışta ve içte vatan ve millet bütünlüğünü koruyamaz hâle geldiği günlerin tecrübesini yaşamışlardır. Biz de yakın geçmişin tecrübelerinden ve tarihten ibret almalı, "Önce Devlet" prensibine titizlikle riayet etmeli, devlet büyüklerine saygıda kusur etmemeliyiz."
“…Süper güçlerin iki devlet arasında savaş çıkararak, büyük menfaatler sağlama yoluna gittikleri, binlerce, yüzbinlerce masum insanın, çocuk ve kadının ölümünü hiçe saydıkları günümüzün inkar edilemez gerçeklerindendir.”
“…Türkiye, bu konumunu, bugünden yarına esecek savaş rüzgarlarına karşı korumak için güçlü olmak zorundadır. Hem de çok güçlü…”
“…İç ve dış düşmanlarımız ise istikrarsızlığın devamından yanadır. Millet olarak bize düşen düşmanlarımızın oyununa gelmemek ve birbirimize destek olarak birlik ve beraberliğimizin devamına çalışmaktır.”
“… Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen Batı ve ABD, bize hasım olan nifak mihraklarını kışkırtmakta, milletimizin ödediği vergilerle biriken devlet hazinesini terörü bastırma yolunda harcatmaktadır.””
“… Avrupa Topluluğu güneydoğu meselesini dünya meselesi yapma gayretine düşmüştür. Halbuki güneydoğu meselesi Türkiye’nin kendi iç meselesidir ve Hıristiyan alemini ilgilendiren bir tarafı da yoktur.”
“…Avrupa ve ABD, Türkiye’nin Asya Türk Cumhuriyetlerine el uzatmasını önler. Türkiye’nin büyük yatırımlara girmesine engel olur. Türkiye’yi hem karıştırır, hem de basın yayın organlarında can ve mal güvenliği olmayan ülke diye göstererek yabancı yatırımları önler ve turizmi baltalar.”
Şimdi 1990’lı ve 2000’li yıllarda yazılan bu satırların büyük bölümünün bugün de geçerli olduğu kanaati siz de de oluşmuşsa yapılacak iş bellidir:
“İçeride oluşturulmaya çalışılan her hâin girişime tıpkı Trabzon’da bayram tatili haftasında, sözde Kürdistan sloganı atıp milleti tahrik etmeye çalışanlara yapıldığı gibi, vatandaş olarak tepkiyi verip güvenlik güçlerine teslim etmek…
Orman yangını mı çıkarmaya cesaret eden var? Aynı muamele..."
Bunun üzerinden ülkede iç karışıklık çıkarmaya çalışanlara da fırsat vermemek!
Müslüman fitneye sebep olmaz, devlet idaresine karşı gelmez. Sağduyuya her zaman olduğundan daha fazla sağduyulu olma zamanı…
Allah devletimize, milletimize zeval vermesin, hainlerin tuzaklarını başlarına çevirsin.
Saygı ile…
Bayram Kılınçer / Harb-i Strateji - 22.06.2024