"...bu sistemlerin kullanımını basitleştirmek için Z Kuşağı’nın tecrübelerinden yararlanıyoruz ve bunun için hukuki düzenlemeleri de tartışıyoruz.”
Selahaddin Koyuncu

1980’li yılların ortalarında Commodore 64 ve devamında Amiga 500 ile ‘joystick’ yani kumanda kolunu kullanmaya başladığımda kendimi uçak kullanıyor gibi hissederdim, hem de o bugün ‘Cin Ali’ gibi gelen grafikler eşliğinde… Bir vesile Konya 3. Ana Jet Üssü’nde bir uçağın kokpitinde o yaştaki aklımla aynısını zannettiğim ‘joystick’in aslında sadece bir oyun konsolundan ibaret olmadığını da düşünmüştüm ama neyse…
Biz ‘Doom’un ilk versiyonu ile yetiştik biraz askeri tatbikat olarak bugün kullanılan teknolojilerin oyunla test edildiği günlere. Gelinen noktada, dünyanın bir ucundan diğer ucuna o joystickler ile bombalar bırakılıyor, geniş bant ağlar, uydu ve 5/6G alt yapılı iletişim teknolojilerinin ‘veri’, ‘komut’ iletim gücü sayesinde…
2015 Yılı’nda UEFA Süper Kupa Finali’nde 360 VR gözlüğüyle, saha içerisinde kafamı çevirdiğim noktada kim ne yapıyor canlı izleme fırsatı bulmuştum. Yani maça bağlı kalmadan, rejideki yönetmenin hangi kamerayı seçeceğine dair inisiyatifinden bağımsız, istediğim noktayı saha içinden görüyordum. Örneğin kendi takımı atak yaparken, kaleci ne yapıyor, savunma oyuncuları veya saha kenarındaki teknik direktör ne durumda, benim tercihime kalmıştı. Bu teknolojinin bir de iletim gücü, yani uydu-iletim alt yapısı yeterli olsa, yayıncılık nerelere gelecek diye düşünmüştüm. Ve bu teknolojinin, uydudan VR gözlüğü ile kontrol edilebilen ve askerlerimizin, konvoylarımızın mayın tehlikesine karşı kullanımının ne kadar önemli olacağını hayal ettim. Operasyona giden bir Zırhlı Personel Taşıyıcı (ZPT), tam yüklü şekilde aynı ağırlıkta ama içi boş… Birkaç kilometre önden gidiyor, öncü olarak varsa da mayın, olan boş araca oluyor… Ne canlarımız gitti, ne şehitler verdik bu şekilde hain tuzaklara değil mi? Bir vesile ile iletim teknolojilerinin ve bant genişliklerinin artmasıyla bu teknolojinin hayata geçirilmesine de tanıklık ettik…
Millî Savunmamız’ın ortak cümlelerinden, ‘oyun değiştiren teknolojiler…’ Bu konuya gelmek için biraz anılara yer verdik. Böylece gençlerimizin, çocuklarımızın teknoloji bağımlılığından nasıl istifade edilebilir konusuna da belki biraz fikir verebiliriz…
‘Z Kuşağı Birliği mi Geliyor?’
İnternette bir haber okudum, diyor ki; “ABD Ordusu, 2028 yılında hizmete girecek ‘Robotik Muharebe Ağı’ projesi kapsamında, İnsansız-Otonom sistemler için oluşturulan arayüzler, karmaşık kontroller, taktikler için genç askerlerden yararlanıyor. Z Kuşağı’nın hızlı oyun oyuncuları, askeriyenin geleceğin robot gücüne doğru yarışmasına yardımcı oluyor.”
Şakası yok, orduda kurulan Ulusal Eğitim Merkezi’nin yürüttüğü bu çalışma ile, gelecekteki tüm insansız sistem filosundaki cihazlara, mühimmatlara ve yazılımlara hükmetme sürecinde gençlere rol veriyor. Programın başındaki askeri sorumlunun şu cümleleri de dikkat çekici: “Füzeler, uzun menzilli sensörler, tıbbi malzemeler, ağır silahlara kadar çok farklı bileşenler içerecek bu sistemlerin kullanımını basitleştirmek için Z Kuşağı’nın tecrübelerinden yararlanıyoruz ve bunun için hukuki düzenlemeleri de tartışıyoruz.”
Yani bir sonraki adım, ‘Oyun Tecrübeliler Birliği’ gibi bir sürece gidiyor sanki… Evet askeri konular ‘çok ciddi’ iş ama elinde bu kadar teknoloji, milyarlarca dolar savunma harcama yetkisi ve insan kaynağı olan Amerikan Ordusu bunu boşuna yapmıyordur herhalde?
Aşağıda Softtech’in 2024 Teknoloji Raporu’ndan aldığım bir ‘Teknoloji Radarı’ döngüsü var. 2040’a kadar ‘İnsansı Yapay Zeka’ ciddi bir gündem olacak ve ‘İnsanımsı Duygular’ belli miktarlardaki kararlara yön verecek. Yani bugün Z Kuşağı’nın yerini alacak Alfa Kuşağı’nın dünyası tamamen ‘yarı-makine yarı-insan’ teknolojilerle bir sınav haline gelecek.
Ve bu dünyada ‘UNMANNED’ veya ‘AUTONOMOUS’ olarak genelleştirilen, ‘Otonom’, ‘İnsansız’, ‘İnsanımsı’ sistemler konusunda da pek çok değişikliği beraberinde getirecek. Ve elbette bugün de askeri-savunma sistemlerin öncülük ettiği gibi sivilleştiği alanlar daha fazla artacak.
Bizim konumuzla ilgisi de tam bu noktada… ‘Yapay Zeka’ ve bu teknolojinin getireceği-götüreceği her şey acilen ana gündemlerimiz arasında olmalı. Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında yer alan, Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın da dillendirdiği bu konu gerçekten bir ‘milli güvenlik’ meselesi.
İşte bu noktada, ‘Z-Alfa Kuşağı’ için acil eylem plânı şart.
1990’lardan bu yana kullanılmaya başlanan İnternet verilerinden yapay zekânın üretebildiklerinin Türkiye adına ne olacağının yorumunu herkes biraz düşünerek bulabilir elbette…
Dünya için verdiği de ‘açlık, hastalıklar, savaş, makası açılan zengin-fakir ayırımı, kaynakların kıtlığı, küresel ısınma’ gibi kavramlar olduğunu düşünürsek, yapay zekâ kararlarının pek de insancıl olacağını söylemek mümkün olmayabilir…
Eylem plânının acilliği biraz da buradan geliyor denilebilir.
Son olarak bir hatırlatma…
Elektro Manyetik Teknolojiler ve Otonom Sistemlerin Enerji Problemi… Dünya şu an bu iki konu için de inanılmaz çalışmalar yapıyor. Özellikle elektrikli araç teknolojilerinde kullanılan uzun ömürlü batarya teknolojileri için kritik madenlerin bulunduğu bölgelerde diplomasi trafiği inanılmaz bir hızla sürüyor.
Ayrıca, minyatür ama uzun ömürlü enerji kaynakları için de rekabet dorukta… Ayrıca hava, kara ve denizde İnsansız Savaş Araçları’nı etkisiz kılmak için de elektromanyetik dalgalara hükmetme teknolojilerinde de acımasız bir rekabet var. Elbette ilgililer, bizden daha hassas takibindedir bu konuların...
Yani sözün özü; inanılmaz bir insan kaynağı ve doğru yönetildiğinde akla hayale gelmeyecek işler çıkaracak bir nesle sahibiz. Maharet, bu kuşağı itip kakmak da değil, anlayarak ait oldukları yere yerleştirebilmekte…
Târih’ten bir yaprak ile bitirelim yazımızı…
"II. Murat Han, Şehzade Mehmed’in çocukluk yıllarında biraz yaramazlık yaptığı sırada Akşemseddin’in de yanlarında bulunduğu bir vakit, Şehzade Mehmed’e, “Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz !” diye çıkışır. Orada bulunan ve velayet sırrı ile kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri hafifçe gülümseyerek; “Peder ne der, kader ne der !” der…"
Yine yeni bir Fatih, emin olun aramızda. Kader hükmünü icrâ eder elbette, bizler Fatihler yetiştirme gayretine ara vermemeliyiz!
Selahaddin Koyuncu / Harb-i Strateji - 02.06.2024