Ercan Gürses
PKK kuruluşundan bu yana en provokotif adımlarından birisini atıyor...
Suriye'nin kuzeyinde belirlediği 7 ayrı kantonda...
11 Haziran tarihinde sözde yerel seçim yapacağını açıklıyor...
Türkiye gereken mesajları verirken...
Ben burada size...
Biraz da ayrıntılandırarak.
Ankara'nın perspektifini...
Bölgedeki aktörlerin duruşunu nasıl yorumladığını.
Tüm ince noktalarıyla anlatacağım.
Öncelikle...
PKK/PYD/YPG, adına ne derseniz deyin....
Böyle bir seçim tiyatrosunu ilk kez sahneye koymuyor...
2017 yılında da sözde üç kantonda, Suriye'nin kuzeyinde seçim yapmış...
Sonrasında TSK'nın büyük cezalandırmasıyla...
Allak bullak olmuştu...
Şimdi neden tekrarını deniyor?
Öncelikle...
Terör örgütü Suriye'de devletleşmeye çalışıyor.
Kendince bir anayasa bile ilan etti...
Adına da "toplumsal sözleşme" dedi...
Yönetim yapısı olarak...
Batıya bir çikolata sosu sunuyorlar..
"Konfederal" ifadesini benimsemişler...
Çünkü batıda böyle konfederal, federal, demokratik gibi laflara bayılırlar...
Terör örgütü de kullansa...
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) gibi mesela...
Devam edelim...
Bu sözde toplumsal sözleşme de zaten SDG'ye referans veriyor...
Aslında SDG diye bir ülke yok...
Suriye Arap Cumhuriyeti var ama...
Onlar sözde anayasaları ile bu devlete cevaz vermişler bile...
Bu toplumsal sözleşmelerinde özerk yönetimin idari yapılanmasını da tarif etmişler...
Sözde ülkelerini, kantonlar dışında, mezra, köy ve kasabalara bölmüşler...
Halk Meclisleri ve yürütme kurulları da var...
Mesela bir vilayetleri var...
Sözde adı Fırat...
Suriye'de bu isimde bir şehir yok...
Ama PKK yeni yapılanmasında bu vilayeti kurmuş!
Gelelim sözde seçim planını nasıl kurguladıklarına...
"PKK'LI DEĞİLSEN OY VEREMEZSİN"
Tabi ki böyle demiyorlar da...
Anlıyorsunuz...
Diyor ki mesela sözde yüksek seçim konseyi...
"Oy kullanmak için 18 yaşını geçmiş, zorunlu askerliğini yapmış, beş yıl hamil, yani bölgede ikameti olanlar..."
Yani...
Zorunlu askerlik dediği PKK'nın teröristi olmuş...
Beş yıl hamil dediği, sürülen Arap'lar dışındaki biri!
Dolayısıyla...
Sadece PKK'lılar oy verecek...
Peki kimi seçecekler?
Yüksek Seçim Konseyi'nin cevaz verip, işaret ettiklerini...
Zaten Arap aşiretler boykot ediyor...
Çünkü PKK silahı burunlarına dayıyor...
KDP de yok...
Çünkü KDP büroları da PKK'lılarca yakılmış yıkılmış...
Ne güzel seçim değil mi?
Sözde seçim konseyi 16 üyeden oluşuyor...
Eş başkanlık uygulaması var...
Tıpkı, PKK ve HDP'deki gibi...
Eşbaşkanlar biri erkek biri kadın şeklinde...
Adını ABD'li diplomat görünümlü bir ajan olan Mc Gurk'un koyduğu SDG hem demokratik!
Hem batılıların çok sevdiği sosla seküler!
Hem de bir zamanlar bizdeki bir gazetede verilen ünvan gibi...
Çevrecilermiş...!
Adam öldürseler de...
Dağda çöp atmıyorlarmış bir yere...
Neyse...
Diyelim ki bu sözde seçim yapıldı...
Birileri de sözde belediye başkanı oldu...
Kafasına göre bir politika ile belediyeyi yönetebilecek mi?
Tabi ki hayır...
Burada da PKK'nın bir başka sübabı devreye giriyor...
Belediye Başkanları Birliği diye bir oluşum...
Halk Meclisi ve bu birlik isterse belediyeleri darma duman edebilir...
Kimse de bir şey diyemez...
Pekiii...
Gelelim kritik soruya...
ABD bu işin neresinde?
Cevaptan emin olmayın...
ABD GERÇEKTEN KARŞI MI?
Siz terör örgütüne her türlü silahı vereceksiniz.
Bir ordu kurdurup.
Petrol kuyusu bile verip.
Devletleştirmek için her şeyi yapacaksınız...
Sonra da tutup...
"Seçim konusunda şartların oluştuğunu düşünmüyoruz" diyeceksiniz...
Gerçekten ABD samimi mi?
Öncelikle...
Ankara'da konuşulan...
ABD terör örgütünün devletleşme projesini desteklese de...
Seçim için henüz erken olduğunu düşünüyor olabilir...
PKK ABD'ye kendi ajandasını dayatırken...
ABD'nin, "durun o kadar abartmayın" deme ihtimali hiç de yabana atılır değil...
Çünkü ABD Ankara ile de temasta...
Seçim mevzusuna yeniden dönmek üzere...
Azıcık ara verip...
Çok can alıcı bir konuya değineceğim...
PKK İLE PYD AYRIŞIR MI?
BUNDAN USLU ÇOCUK (!) ÇIKAR MI?
Hemen söyleyeyim...
Elbette çıkmaz...
Esasen Ankara'da aklı başında kimse de bu hayale inanmıyor...
Ancak...
Ankara bu hayali pazarlayanlara...
Mesela ABD'ye...
Olmayana ergi metoduyla...
Bu işin neden olmayacağını.
Basit bir akıl yürütmeyle gösteriyor...
Amerika'ya diyor ki...
Tamam, madem ikisinin ayrışacağına inanıyorsunuz...
Öncelikle Kandil'i kapatın...
Ardından adını verdiğimiz PKK'lıları bize teslim edin.
Bakın elinizde ne kalmış?
Ne kaldığını söyleyelim.
Hiç bir şey...
Yani bu perspektife göre...
PKK eşittir PYD...
Esasen ABD de bunu biliyor da...
Deniyor işte...
İnandıramayacağını bilse de...
Tiyatroya oyuncu arıyor olabilir...
PEKİ BU SÖZDE SEÇİM ENGELLENEBİLİR Mİ?
Buna bir anda cevap vermek zor...
Ama benim çıkarımım...
Engellenebilir.
Ama engellenemese bile...
Bu işin PYD açısından korkunç ağır sonuçları olur...
Anlatmaya başlayayım...
PYD'nin sözde seçim kararı sonrasında...
Tansiyon bütün bölgede yükselmiş...
En son Cuma çok ciddi protestolar olmuş...
Barzani bunu kendisine karşı bir operasyon olarak gördüğünü açıklamış.
Türkiye'yi saymaya bile gerek yok...
Başkent'ten aldığım izlenim...
2017 yılında KDP'nin Irak'taki bağımsızlık referandumu girişimi...
Türkiye, İran ve Bağdat yönetiminin büyük baskısıyla...
Son gün nasıl duvara çarptıysa.
PKK'nın sözde referandumu da.
Duvara toslatılabilir...
Çünkü ABD yönetimi de bu seçim için zamanın uygun olmadığını açıklarken...
Şam yönetimine de, "15 Temmuz'da yapacağın seçimi meşru görmüyoruz" diyor...
Dolayısıyla...
Aşiretler ayakta.
Barzani ayakta...
Kürtlerin PKK'lı olmayanları da ayakta...
Türkiye'nin demir yumruğu her gün bölgede...
Bir teröristin tepesine inerken...
Bu sözde seçimi göze almak...
Sonrasını da hesap etmeyi gerektirir...
11 Haziran'a kadar acayip işler dönecek gibi...
Seçimler ertelenebilir...
Ertelenmezse...
Türkiye BM sözleşmesinin 2254 maddesini çıkarıp.
Bütün dünya gündemine taşıyacak...
Olanları gayrimeşru ilan edecek...
Fiili müdahale hakkı da saklı tabi...
Bir de...
Onlara bu sözde seçimi yaptırmazsak...
PYD terör eylemiyle buna karşılık verirse...
Ki böyle bir ihtimal var...
O zaman...
Türkiye diyor ki...
"Bir yapınca beş cevap veririz. Bunu biliyorlar"
AŞİRETLER NE YAPACAK?
Aşiretler şu anda seçimlere karşı olsa da...
Bir kısmı üzerinde Türkiye etkili olsa da...
Başka güçler de...
Bu arada ABD de...
Özellikle para gücüyle.
Zaman zaman onları etkisi altına alıyor...
Süreçlere yakın çevrelere göre...
Türkiye güç kullanması gereken yerde gücünü kullanıyor da...
Az ve öz...
Gerektiği yerde kullanıyor...
Çünkü bilirsiniz.
Çok döversen arsız olur...
ŞAM'LA BU İŞ ÇÖZÜLÜR MÜ?
Gelelim zurnanın zırt dediği yere...
Ankara Şam ile oturup anlaşıp.
Sözde seçim tiyatrosunu alt üst edebilir mi?
Bu soruya yanıt vermeden önce...
Bir pozisyonu anlamanız adına...
Bir şey anlatmalıyım...
Mayıs ayında.
Suriye'de iktidardaki BAAS partisinin kongresi vardı...
Kongrenin sonuç tutanaklarında...
Sözde özerk PKK yönetimi ile arayı bulma gayretleri dikkat çekiciydi!
Yani müsaadenizle bir yorum yapacağım.
Şam bu sözde seçime yol vermek istiyor olabilir...
Peki Türkiye ne yapıyor?
Elbette Türkiye ve Suriye istihbarat kurumları arasındaki mesaj alış verişleri sürüyor...
Ama diplomatik temaslar için zaman henüz erken...
Şartlar oluşmuş görünmüyor.
Dolayısıyla...
Ankara diyor ki...
Elbette Türkiye'de ne olup bittiğini görüyorlar.
Gazetelerimizi takip ediyorlar...
Bir terör örgütünün ülkelerinde seçim yapmasından rahatsız olmaları gerekir!
Bir başka mevzu da...
Suriye yönetimi bizden rahatsız ya...
Bir çok ülkenin silahlı kuvvetleri.
Terör örgütleri Suriye topraklarında cirit atarken.
Onlar Türk askerinin varlığından rahatsızlar ya...
Ankara da diyor ki;
"Bize çekilin demek yerine, toprağınızı güvenli hale getirin, üç buçuk milyon sığınmacı ülkesine dönsün, zaten sonrasında bizim sizin toprağınızda işimiz kalmaz..."
Bu kadar basit.
Aynı zamanda.
Bu kadar da zor...
VE DİĞER AKTÖRLER...
Yarın bir yazı daha yazacağım...
Orada da Irak, Rusya ve İran'ın pozisyonlarını...
Bunların Ankara'daki algılarını anlatmaya çalışacağım...
Dehşet dengesini...
Ve Meksika açmazını.
Başkentin tüm pozisyon öngörülerini...
Bekleyin lütfen...
Ercan Gürses / Harb-i Strateji - 05.06.2024