top of page

"Türkiye'de uyanık kalmak, bütün mesele bu!"

Güncelleme tarihi: 28 Nis

Selahaddin KOYUNCU / Harb-i Strateji



Ermenistan, ‘Sözde Ermeni Soykırımı’ iddiası ve Fransa ile Amerika’daki öncü lobisiyle her daim ayakta.

Yunanistan, ‘Megali İdea’ hayali ile her fırsatta Avrupa Birliği’nin de desteğiyle bulduğu her fırsatı değerlendirmekte.

İran, ‘Pers İmparatorluğu ve Şii Teokrasisi’ amacıyla özellikle Kafkasya bölgesindeki ‘Türk’ ve ‘İslam’ dünyasında ülkemizi tehdit olarak görmekte.

Suriye ve Irak, ‘Büyük Kürdistan’ rüyasıyla ‘PKK ve taşeron örgütlerin’ yuvası olarak Türkiye’nin ekonomik ve güvenlik istikrarının en büyük tehditleri arasında.

Avrupa, ‘Avrupa Birliği’ kozuyla ekonomik, kültürel, siyasal, politik olarak günlük hayatımızın hemen hemen her alanında.

Şen ortaklar Amerika ve İsrail, ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ ya da ‘Arz-ı Mevûd – Vaat Edilmiş Topraklar’ ideali kapsamı ile Ortadoğu ile Kafkasya’daki enerji kaynakları ve ‘İslam Coğrafyası’ üzerindeki etkisi dolayısıyla Türkiye ile güç savaşında.


Hepimizin bildiği ve komplo teorileri gibi gelen bu konular, maalesef Türkiye coğrafyasında ‘komplo teorisi’ dâhi olsa, ciddiye alınmak durumunda. Zira, atalarımız ‘su uyur, düşman uyumaz’ derken biz uyurken ya da uyutulurken neler olabileceğine dair bizi uyarırken tarihe geçen nice acı olayın tecrübesiyle bizi ayakta tutmak için bu cümleyi de bize miras olarak bırakmış.  


‘Bir deli kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz’ deyişi, günümüzde özellikle sosyal medyanın gücü ve kullandığı yazılımlardaki algoritmalar dolayısıyla nice ülkelerin başına belalar açmakta. Dünyada çok sayıda ülke ‘sosyal medya’ ve ‘internet’ teknolojilerinin demokrasiyi etkilediğini tartışıyor. Avrupa Birliği yapay zeka destekli algoritmalar için sosyal medya şirketlerine yaptırımlar uyguluyor. Evet, hayat sokaklarda yaşanıyor ama ‘hayat günümüzde mobil yaşanıyor’.


Ve bu dönem ‘halk kitlelerinin kişisel duygular ve çeşitli çıkarların ağırlık kazanması ile gerçekliğin silikleşmesi ve yalanların kabulü’ olarak tanımlanan ‘Post-truth’ dönem olarak adlandırılıyor. Artık problem doğru bilgiye erişmek değil, yanlış bilginin cazibesi!


Şimdi, tarihteki intikam hisleriyle eğitim sistemlerinde ‘barbar, cani, vahşi’ gibi ön yargılarla eğitilen Batılıların ve gençlerinin, ‘İslamofobi’ ile de müslüman kimliğimizle zihinlerinde nasıl bir Türk ve Türkiye canlandırdıklarını çok basit bir şekilde hayal edelim. Ve bunun sosyal medyada bilinçsizce yayıldığında nasıl etkiler doğuracağını? Buna bir de toplumun her kesimden önemli isimlerin dile getirdiği ve son dönemde Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından yakalanan ‘içimizdeki hainler’ eklenince nasıl bir hal alabileceğini sorgulayalım. Hani ‘dost (bizden görünen) nereden vuracağını da iyi bilir ya!’


‘Aç insanın davası’ olmaz ama ‘vatanı olmayan aç kalmaya mahkumdur!’ Bugün dünyadaki savaşlarda, hatta bazılarında kurşunlar ve mühimmatlar kadar, açlık ve sefaletin milyonları öldürdüğünü unutmamalıyız.



“Her Ülke Tarihinin En Büyük Dersi: Bölünme, Parçalanma!”


Tarihin derinliklerinde Roma, Bizans, Britanya, Bulgar, Fransız, Hollanda, İspanyol, Han, Japon, Sırp, Moğol gibi yüzlerce İmparatorluk coğrafyalara hükmetti. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Alman İmparatorluğu, Avusturya İmparatorluğu, Rus İmparatorluğu, Avusturya Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Birleşik Arap Cumhuriyeti gibi güçler parçalandı. Her birinde dini ve milli etnik ya da inanç, kariyer, bencillik ve ihtiras ya da para gibi ekonomik ya da kişisel kıvılcımlar ateşlendi. Sonunda hızla ya da oyalanarak bölünüp parçalananlar ya tarihe karıştılar ya asimile oldular ya da başkalarının oyuncağı oldular. Tarihin tüm toplumlara, ırklara, gruplara verdiği en büyük ders bu değişmeyen gerçek: ‘bölünme, parçalanma!’


Osmanlı’nın parçalanma sürecinde İngiltere Başbakanı William Gladstone’nun ‘O bastonunu Karadeniz’e sokar, Akdeniz’i karıştırırdı’ diyerek strateji noktasındaki yeteneklerini özetlediği Sultan Abdulhamid Han; 18 Mart 1917’de şunları söylüyordu:

“Bizi parçalamakta birleşmiş düşmanlarımız kendi aralarında parçalanırlar ise ve biz de bu parçalardan birinin vazgeçemeyeceği kuvvet olabilirsek yeniden dünya için söz sahibi olabilirdik. Büyük devletler arasındaki rekabetin eninde sonunda onları çatışmaya götüreceği gözler önündeydi. Öyleyse Osmanlı Devleti böyle bir çatışmaya kadar parçalanma tehlikelerinden uzak yaşamalı ve çatışma günü ağırlığını ortaya koymalıydı.”


Dünya gerçekten büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemde. Tarih tekrarlamaz, hatalar tekrarlanır. Ve hatada ısrar ahmaklık alametidir.

Bizim de harb-i strateji projesine katkımız, hataların tekrarlanmaması için algıları açık ve sürekli tutmak olacaktır.

Ateşe su taşıyan karınca misali, ‘Tevekkül bizden, tâkdir sahibimizden, beğeni sizlerden…’

 

 

 

bottom of page