top of page

Kayıp Nesil; Alfa !

Güncelleme tarihi: 28 May 2024

Selahaddin Koyuncu





Toplumun temeli insandır ve eğitim de insanın olmazsa olmazlarından...


Bir üniversitemizin değerli akademisyeni, eski asker hocamızla kantin sohbetindeyiz.

Anlattıkları vâhim ötesi…


“Dördüncü kez kendisinin olmayan derse gelmiş ve bunun farkına biz varıp uyarıyoruz. Dört kez başka bir sınıfın dersinde…”


“Eskiden, biz yetersiz mi kaldık deyip kendimizi daha fazla motive eder, ek bilgiler hazırlardık derse. Şimdi temel bilgileri anladıklarından emin olamıyoruz…”


“Dönem ödemini ver diye 4 kez kendim bizzat uyardım, okul sisteminden defalarca yazı gönderdim. Sonra bir yerde gördüm, ‘Evladım neden vermedin? Kalacaksın dedim; ‘Bu sefer de böyle olsun hocam’ cevabını verdi.”


“İlkokul ve ortaokul seviyesinde de artık eğitimin gerçekten içi boş olduğunu düşünüyorum. Zira 1. Veya 2. Dünya Savaşı diyoruz, öyle bir savaş mı oldu sorusu geliyor!!!”


“Herkes üniversite mezunu oluyor, üniversite mezunuyum deyip iş beğenmiyor. Dolayısıyla mülteciler, diğer ülkelerden üniversite için gelenler de burada işlere yerleşiyorlar. Bizimkiler işsiz geziyor…”


“Gelecek için endişeliyim…”


Evet, ister inanın ister abartı deyin. Ama ordumuza yıllarca hizmet verip, dünyanın birçok bölgesinde uluslararası görevlerde bulunan ve emekli olup akademisyen olarak hayata devam eden bir tecrübenin tespitleri bunlar…


FETÖ’nin hain ihaneti ülkemizde onarılması zor bir travma etkisi bıraktı. Zira 1980’lerden bu yana planlı, programlı ve eşine az rastlanır bir örümcek ağı. Etkisi 1000 yıl sürecek denilen ’28 Şubat’ darbesi değil de, sanki bu ihanet olmuş gibi…


Evet, eğitim dedik ve girişte örneğimizi verdik. Şimdi yaşanmışlıktan kaygılara, yani işin strateji dediğimiz boyutuna gelelim. 1995-2009 arası doğanlara ‘Z Kuşağı’ ismi verilmişti tüm dünyada.


Yine dünyada ortak araştırmalara göre Z kuşağı için genel tanım;

“Akademik hayat ve iş düzenleri konusunda endişeli, odaklanamama ve dikkat eksikliği problemli, özgür ve özel bir birey olarak kabul görme içgüdüsüne sahip ve ekran bağımlısı..”


2010 sonrası ise Alfa kuşağı... 2010 sonrası doğumlular ve sonrasının aldığı isim. 5G, yapay zeka, otonom araçlar, interaktif uygulamalar, makina öğrenimi gibi teknolojilerin en olgun zamanında olacak kuşak adayı olarak da görebiliriz.


Yani Z kuşağından çok daha fazla ekrana bağımlı, daha gelişmiş teknolojilerle iç içe ve muhtemelen sosyal beceriler konusunda önceki kuşaklarla aynı performansa sahip olamayacaklar.


İlginç olan ise, Alfa'nın kelime anlamı lider veya liderlik eden olarak geçiyor. İsmiyle müsemma mı yoksa zıt mı olacaklar bilemiyoruz ama bu kez çocuktan al haberi değil, tecrübeden al haberi tarzı davranmanın daha mantıklı olacağı inancındayız.


Andımızla her sabah ‘Türk’üm, doğruyum, çalışkanım, küçüklerimi saymak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmek, ülküm yükselmek, ileri gitmek, varlığım Türk varlığına armağan olsun…” diyen bir nesilden geldiğimiz noktalar çok ilginç. Toplumun değer yargıları konusu ise zaten herkes için ayrı bir bakış açısı. Ancak en azından benim kuşağımda şunlar kesin ayıp sayılır ve ayıplanırdı: “Askere gitmek istemeyenler, vatanları için savaşmak istemeyenler, metroda, metrobüste, otobüste büyüklerine yer vermeyenler, saygı ve sevgi konusunda cimri kişilikler, yükselme ve ileri gitmeyi bencil duyguları için tercih edenler.”


Biz bizeyiz, kusurumuzu da, başarımızı da konuşabilmeliyiz ve bu meselenin siyaset üstü olması şart. Yani bu sokak ağzı, basit spor tartışmaları gibi bir mevzu değil, alarm vermenin de ötesine geçmiş. Kaldı ki, günlük sohbetlerin, iş ortamlarında iş verenlerin çoğunun da derdi bu değil mi?


Hatta savunma ve sanayi sektörü başta, her sektörde ‘nitelikli eleman’ aramıyor muyuz?


Vakit çok geç ama zararın neresinden dönülse kârdır diyecek bir babayiğit yok mu?


Nerede bize Karahanlı, Gazneli, Selçuklu, Osmanlı gibi alimler, bilginler yetiştiren eğitimin kaynakları? Bu kadar ciddi yatırımlar yapılıyor ülkeye, bu kadar teknoloji gelişiyor da ya sonrası?


Elbette sözümüz her gencimize değil, elbette hepsi bu kara tablo içinde değil. Ama bugün o arkadaşlarımız da şikayet ettikleri ortamda olmak istemiyorlarsa, bunun yolu aynı dili konuşabilecekleri kaliteli, seviyeli ve endişelerini paylaştıkları konuların ortak olduğu bir seviye değil mi? Bunu da bizler dile getireceğiz, birileri de umarız takip ediyor ve teşhis ile tedaviye geçiyor olacak.


İnternette biraz araştırınca görüyoruz ki, dünyada herkes bizdeki gibi bir üniversite hastalığına yakalanmış değil sanki. İlla herkes üniversite mezunu olsun denmiyor, meslek liseleri daha işlevsel halde dünyanın bir çok yerinde. Bizde de adımlarını görüyoruz ama sanki adımlar daha hızlı olmalı.


Aşağıda dünyadaki eğitim sistemlerine dair birkaç kısa örnek var. İnternette bolca bulmak mümkün bu bilgileri. Dün de HarbiStrateji’nin twitter hesabında yayınlanan bir OECD verisi çok ama çok dikkat çekici. Dünya ülkelerinin çeşitli becerilere yönelik eğilimleri ölçülmüş. Türkiye sayısal ve sözel becerilerde son sıralarda. Ne ilginç ki, aşağıda kısa bilgilerle eğitim sistemlerinden örnekler yer alan ülkeler ise ilk 10 sırada. Ve ortak noktaları kendilerine ait, yani öz bir eğitim sistemlerinin bulunması.


‘Eğitim şart’ repliğini hepimiz kullanırız da ‘diplomalı eğitimsizler’ hepimizi rahatsız ediyor değil mi? Bu konu gerçekten görünenin ötesinde önemli. Zira, yeni neslin çağın gereklerine göre eğitilmesi şart! Vesselam, kendince görmüş geçirmiş bir vatandaş olarak bizden hatırlatması..


Bunlar da yurt dışından örnekler:

 

"İsviçre:

RealSchule: Zanaat ve genel kültür ağırlıklı. Mezunlar ticaret veya endüstride çalışır. Ortaokulda mesleklerin ön koşullarını ve gerekli ortamı hazırlar. Bu okuldan iyi notla mezun olanlar Diplommittelschule'ye gidebilirler.

Bezirkschule: Bilgi, başarı ve yetenek açısından en rekabetçi lise türü. Hem mesleki, hem sonraki aşamaya hazırlanıyorlar.

 

Kanada: Eğitim kalitesi araştırmalarında dünyanın en iyi üçüncü ülkesi. Öğrenci merkezli eğitim hâkim.


Japonya: 6 yıl ilkokul, 3 yıl ortaokul, 3 yıl lise ve 4 yıl üniversite okunuyor. 6 yaşını dolduran her çocuk 6 yıl ilkokul eğitimi alıyor.


Güney Kore: 6+3 zorunluğu eğitim ve 3+4 lise ve üniversite. Liseler mesleki, genel ve eğitim (yabancı dil, güzel sanat) olmak üzere 3 ayrı dalda geğitim sunuyor.


Hollanda: 5-17 yaş arasındaki gençler için zorunlu eğitim dönemi."



Selahaddin Koyuncu / Harb-i Strateji - 28.05.2024

 

 

Commenti


bottom of page